Melike Memur Güran
3 min readOct 9, 2020

MASAL DİNLEYEN ÇOCUKLAR İLE MARTAVAL OKUDUĞUNU DÜŞÜNEN EBEVEYNLER

Natal matal martaval işte size duyulmadık bir masal ile başlayan nice masallar vardı çocukluğumuzda... Şimdi ise modern dünyamızın ebeveynleri bir araştırma kapsamında , masal okumak için zaman bulamadıklarını, çocuklarının genelde tablette zaman geçirdiğini, daha küçük yaş gruplarındaki okuma yazma bilmeyen çocuklara da okuma yapmanın neredeyse anlamsız olduğunu, kendilerinin de birçok masalı artık unuttuğunu, öğrenmek için zaman ayıramadığı gibi görüşler (bahaneler) bildirmişler. Hatta bazıları uydurma hikayeleri (martaval) anlatmanın veya okumanın doğru olmadığını dahi düşünür olmuş. Araştırmayı okurken bir an sırtımı şöyle geriye yaslayıp yazılanlara bakındım. Kıymeti kendinden menkul cümleler nasıl da sıralanmış takır tukur…Sanki hiç çocuk olmamış, uzaydan gelmiş ebeveynlere soru yöneltilmiş gibi. Ben de çocukluğumu hatırladım bir an…

Uzunca bir yokuşun ortasından sağa kıvrılan, gelene geçene soluklanma hizmeti veren bir sokakta ve sakini az bir mahallede büyüdüm. Mahallemiz oldukça küçük, sokağımız ise fazlaca kalabalıktı. O zamanlar, eve dönüşlerin daha evden çıkmadan ezan vakitleri ile ölçüldüğü zamanlardı. İkindi olmadan eve gel, akşam ezanı okunmadan evde ol … Sokağımızın baş köşesinde bir Firdevs teyze bir de âmâ oğlu Osman abi yaşardı. Biz sokakta ne kadar patır kütür sesler çıkararak oynuyorsak Firdevs teyzede bir o kadar bizlere camda arzıendam ederdi. Bu durumdan bizi kurtarmak isteyen Osman abi kendini sokağa atıp seslenince bizim de bir fasıllık dinlencemiz başlamış olurdu. Daha bizler okuma yazmayı sökmemişken o bize eskilerden, yazılardan, daha evvelden gönül verdiği işlerden, kitaplardan, okuduklarından bahsederdi. Babasını kaybettikten sonra yaşadıklarını, başından geçenleri anlatır sonra da onca yaşanmışlığa karşı yeni şeyler öğrendiğini, onu mutlu eden olayları bir bir sıralar, âmâ olmasını bile neredeyse güzel bir nedene bağlardı. Yetmezdi bir de üzerine yaşanmış bir olayı, anlattığı konuya bağlayıp, ağzımızı da açık bırakıp akşam ederdi. Sokak ve sakinleri bizim sesimizden sıyrılmış bir huzura erişirken ben de ağzımı açık bırakan masalların, misallerin cevabını bulmak için annemin eteğine yapışırdım. Annem de garibim, bir yemeğe bir oraya bir buraya derken bulduğu her fırsatta cevaplar , gerisini de akşam uykudan önce düşünmem için galiba bana bırakırdı.

Şimdi burdan bakınca çocukluğuma ve modern dünya ebeveynlerine belki de başka metotlarımız var ama bilmiyoruz diyebiliyorum. Masalların çocuklara dinlemeyi, empati kurmayı, hayatta kötü şeyler de olabileceğini düşünmeyi, olağan veya olağan dışı olaylar karşısında daha serin kanlı olmayı, doğru ile yanlışı ayırt etme yetisini, hayatın her zaman mutlu mesut gitmediğini, mücadele ederek kazanmayı ve saire gibi bir çok niteliği kazandırdığını artık biliyor olmamız gerekir. Ya peki yaşadıklarımız! Yaşadıklarımızı anlatmakta sizce aynı etkiyi hatırı sayılır bir ölçüde yaratmayacak mıdır? Eski bir deneyimimizi, çocuklarımıza onların anlayabileceği ve onların dünyasını zenginleştirebilecek bir dilden anlatırsak aslında çocuk, aynı çıktıları almayacak mıdır? Hmm demek ki annemde küçükken bunu yaşamış, kötü tecrübeleri olmuş ama sonra zamanla bunlar değişmiş ya da babam da çocukken çok sıkıntı çekmiş, üzülmüş, başarısız olmuş ama çalışarak, değiştirerek, mücadele ederek bunları atlatmış….Onlara aslında kendi masalımızı anlatarak, onları hayat hikayemizden nasiplendirerek aynı sonuçlara farklı bi yoldan ulaşabiliriz. Tıpkı Osman abinin bize yaptığı gibi. Farkında olmadan büyük baba ve annelerimizin bizlere eskilerden bahsederken, neler yaşayıp gördüklerini, ne badireler atlattıklarını ve şükür bugünlere diye anlattıkları kısacık sohbetler gibi. Tabi bunları ‘amaaan anlatmaya ne lüzum ,nasılsa martaval gibi gelecek şimdi onlara ‘ diye, düşünmemek şartı ile yapmalıyız. Çocuk nerden bilsin yokluğu, ne yapacak canım hıdırellezi , ne işine yarayacak eski bir gaz lambasının hayatımızdaki önemi, ne işine yarar benim okula gitmek için neler çektiğimi bilmek ya da eski bir mahalle kültürünü bilse ne bilmese ne , gibi onu ilgilendirmediğini düşündüğümüz bütün deneyimlerimiz aslında onları, hayatlarındaki mevcut durum içerisinde bir çıkarım yapmaya hatta belki kendi algoritmalarını bulmaya dahi yönlendirecektir. Aslında tüm bu yaşanmış masalsı olaylarınız doğru dili kullandığınız sürece çocukların dünyalarında bir başarı haritasına bir merak konusuna hatta içselleştirdiği sürece kendi deneyimine bile dönüşebilir. Biz öncelikle ne anlatacağımızı, neyi anlatmamamız gerektiğini ayıklayıp karar vermeliyiz. Daha sonra nasıl anlatacağımız konusunda düşünmeli ve zengin bir dil kullanmayı seçmeliyiz. İşte o zaman en az masallar kadar dünyalarına dokunabilir ve onları gelecekte bekleyen hayata hazırlayabiliriz. Herkes çocuklarının elindeki aynadan kendine bakamaz mı ne dersiniz?. Belki o zaman bahaneye gerek kalmaksızın modern dünyanın içinde bir düşler ülkesi yaratabilir ve çocuğunuzun da güçlü bir kahraman olması adına, konuşmak gibi sıradan bir eylemi daha anlamlı kılabilirsiniz. Yeter ki siz, çocuklarınız sizinle iletişime geçip, en olmadık şeyleri sorup, dinleme eğilimi gösterdiklerinde, anlattıklarınızın martaval gibi anlaşılmayacağına, onların da masal dinlemeye meraklı olduklarına inanın. Ve bu konudaki farkındalığınızı üzerinizde sihirli bir pelerin gibi taşıyın. Sonuçlarını göreceksiniz…

Sevgilerimle

Melike Memur Güran
Melike Memur Güran

No responses yet